Erving Goffman’ın Damga Kuramı

Erving Goffman’ın Damga Kuramı

Yazar: Hasan Yurdakul

Bu madde “Damgalama ve Çerçeveleme Boyutlarıyla Yazılı Basında Suriyeli Göçmenler” isimli Yüksek Lisans Tezinden üretilmiştir.

Goffman 1963 yılında yayınladığı Damga (Stigma) eseri sembolik etkileşimci düşünüşün toplumsalı kavrama geleneğinin bir yansımasıdır. Damga kuramının temelleri Antik Yunan’a kadar dayanmaktadır. Bu dönemde damga, olağandışı ve olumsuz bir durumu göstermek için insan bedenin işaretlenmesine karşılık gelen bir yapıda kullanılmıştır.

Damga kuramının gelişmesinde özellikle Frank Tannenbaum’un 1938 yılında yayınladığı “Kötülüğün Tiyatrosu” isimli çalışması ektili olmuştur. Bu çalışmada daha çok etiketleme kuramı üzerinde durulmuş ve etiketleme suç, sapkın davranış ve sapma eğiliminin bireyi toplum dışına itmesi ile ilişkilendirilmiştir (Yurdakul, 2019: 127).

Goffman’ın damga kuramı, etiketleme kuramını geliştirerek daha kapsamlı hale getirmiştir. Damga kuramı toplumsal gelişmeleri, değişimleri ve dönüşümleri çözümleyebilmesi dolayısıyla etiketleme kuramından daha geniş bir bakış açısına sahiptir (Yurdakul, 2019: 127). O damga kuramında “her şey kendilerine karşı olduğunda, yine de bir ben duygusunu muhafaza etmeyi başarabilen yaratıcı aykırı ya da bir şekilde lekenmiş kişileri ele almıştır” (Wallace & Wolf, 2012: 317). Ayrıca Goffman için bireysel ve toplumsal düşünüş çerçeveleri ve toplumsal bilgi damga kuramının ön kavramları olmaktadır.

Goffman’a göre damga bir ilişki türüdür ve sabit bir nitelik değildir (Goffman, 2014). Goffman damgalamayı toplumun bir üyesi olan insanın herhangi bir özelliğinden dolayı yine toplum tarafından itibarının sarsılması olarak tanımlar ve bu bağlamda üç (3) farklı damga biçiminden söz eder; bunlar (1) bedenin korkunçlukları, (2) zayıf irade, baskıya müstahak ya da doğal olmayan tutkular, sapkın ve katı inançlar, ahlaksız olarak bireysel karakter bozuklukları, (3) ırk, ulus ve din gibi etnolojik damgalar (Goffman, 2014: 33).   Bu üç farklı durum bireylerin kimliklerini yansıtmakta veya toplumsal kimliklerini oluşturmaktadır.

Damga ile Goffman “bir kişinin ne olması gerektiği, varsayılan toplumsal kimlik ile bir kişinin fiilen ne olduğu, fiili toplumsal kimlik arasındaki boşlukla ilgilenir ve bu iki kimlik arasında boşluk olan herhangi bir kişi Goffman’a göre damgalanır” (Rıtzer, 2008: 238). Goffman’a göre damganın oluşabilmesi için toplumda normal ve normal olmayan rolünü oynayan kişilerin var olmasına ihtiyaç vardır. Goffman kuramında damgalı ve normal olanı ayrı sosyal yaşamlara sahip olma şeklinde ele almış olsa da o kuramını “karma temaslar” üzerinden somutlaştırmıştır. Diğer bir ifade ile Goffman, damgalı ve normal insanların aynı “sosyal ortamda” olduğu anlara ve birbirleriyle doğrudan temas halinde oldukları durumlara odaklanmaktadır (Goffman, 2014: 42).

 

Goffman damga kuramında “toplumsal olarak kabul görme engeli olan kişileri” (Poloma, 2011: 221) temsil etmektedir ve ona göre damga toplumsal ilişkilerin ve etkileşimlerin seyrinde karşı karşıya gelen iki bireyin arasında geçen bir hikâyedir; ancak bu hikâye bir gün tersine dönebilecek bir durumu da içinde barındırdığından bugün normali tanımlayan niteliklerin yarın pekâlâ damgaya dönüşebilme ihtimali vardır (Goffman, 2014).

Goffman damgalanmayı, damgalanan bireye daha az değer verme davranışı ve toplumda daha az istenilebilir durumu olarak ifade eder. Onun eserinde damgalanmaya örnek olarak köleler, azınlık gruplar, dolandırıcılar ve çocuksuz evli çiftleri görebilmek mümkündür ve Goffman’a göre bu insanlar ya gözden düşürülmüş ya da gözden düşürülmesi muhtemel insanlardır (Poloma, 2011: 211).  Damgalamanın temelinde daha çok olumsuz inanç ve tutumlar yer alır ve bunun sonucu olarak bir önyargı doğar; kısacası damgalanmanın hayat bulduğu zeminlerden biride önyargı olmaktadır (Bilge & Çam, 2010: 71). Damgalama toplumsal anlamda iletişim süreçlerine etki edebileceğinden, iletişim süreciyle başlayan ayrımcılık, toplumsal dışlanma ile sonuçlanır. Bu bağlamda Goffman’a göre damgalamanın asıl amacı bireyi toplumdan ayırmak ve onu toplum dışında tutmaktır.

Goffman damgalı bir bireyin yaşamını temelde niteleyen şeyi şu şekilde ifade etmiştir; “Damgalı bireyin toplumsal kimliğinin lekelenmiş veçheleri, hem onunla ilişkide bulunan kişilerde hem de damgalı bireyin bizatihi kendisinde, onunda herkes gibi saygı görmeyi dikkate almayı hak ettiği beklentisi yaratır. Ne var ki bu beklentiye rağmen diğerleri, damgalı bireye böylesi bir muameleyi yapmaktan geri kalır, söz konusu durum, damgalı bireyin nazarında, kendi niteliklerinden bazılarının buna yol açtığını düşünmesi şeklinde tezahür eder”(Goffman, 2014: 38).

Goffman ifade ettiği bu durum damgalanmış bireyin kimliğini kabullenmesine yol açtığını açıklamaktadır. Bireyin tüm tanınma ve saygı duyma beklentilerine rağmen toplumla olan iletişimini damgalanmış olan kimliğiyle yürütmek zorunda kalacağından bir kabulleniş süreci başlar. Ayrıca bir topluluk veya grup içerisinde kabullenilmiş olan damgalı kimlik negatif bir tanınma sürecini hızlıca geliştireceğinden birey toplumdan daha fazla gizlenme ve toplumla daha az iletişime geçme durumunu tercih etmek zorunda kalır (Yurdakul, 2019: 121). Bu açıdan damgalanmış olan bir kimlik hem toplum, hem de toplumsal kurumlar açısından kolayca suçlanabilme özelliğini taşır.

Goffman’a göre damganın toplumda meşrulaşmasının en önemli nedeni; toplumun,  toplumsal mekanizmaların ve araçların damgalanmışlara karşı ürettiği söylemdir. Nitekim “toplum ve toplumsal araçlar damgalanmış bireye büyük grubun üyesi olduğunu söyler ve bu bir nevi normal insan olma anlamına gelir; ama aynı zamanda toplum, damgalı bireye onun bazı açılardan farklı olduğunu ve bu farklılığı ret etmemesi gerektiğini, böyle bir çabanın boşuna olacağını da söyler” (Goffman, 2014: 172). Böylelikle damga toplumsal anlamda meşrulaşırken, damgalanmış bireyinde varolan toplumsal kimliğini kabullenmesi hızlanmış olur ve bir anlamda saygı görme çabasındaki direnci kırılır.

Goffman, (2014), damgalanmış bireyin benlik algısının normalden sapmışa doğru evirildiğini, bireyinde bu evrilmeye uygun olarak hareket edip sapkın davranışlar sergilediklerini öne sürer. Sapkın olarak sınıflandırmalar ve buna bağlı olarak oluşan damgalanmalar, belir türde kişileri ve etkinlikleri ifade eder (Smith & Riley, 2016: 103). Sapkınlık, damgalanmadan önceki bir durama karşılık gelirken, sapkınlığın olmadığı durumlarda da damgalanma olasıdır. Böylesi bir durum bireyin benliğini zedelemekte olup normal bir davranışı sapkına doğru evirmektedir. Bu durumda birey damgalanmış olan kimliğine uygun davranışlar sergileyebilmektedir. Tamda bu aşamada damgalanmanın bireydeki iki şekli ile karşılaşılır. Bunlardan ilki sapkın davranışın sonunda damgalanma durumu iken, ikincisi damgalanmanın sonucunda sapkın davranışların oluşmasıdır (Yurdakul, 2019: 130-131). Söz konusu her iki durumda damgalanmanın birey üzerindeki psikolojik etkilerine odaklanmayı gerekli hale getir.

Kaynaklar

Bilge, A., & Çam, O. (2010). Ruhsal Hastalığa Yönelik Damgalama ile Mücadele. TAF Preventive Medicine Bulletin, 9(1), 71-78.

Crocker, J. (1999). Social Stigma and Self-Esteem: Situational Construction of Self-Worth. Journal of Experimental Social Psychology, 35, 89-107.

Goffman, E. (2014). Damga: Örselenmiş Kimliğin İdare Edilişi Üzerine İdare Edilişi Üzerine Notlar (Ş. Geniş, L. Ünsaldı, & S. N. Ağırnaslı, Çev.; 1.Baskı). Heretik Yayıncılık.

Poloma, M. (2011). Çağdaş Sosyoloji Kuramları (H. Erbaş, Çev.; 4.Baskı). Palme Yayıncılık.

Rıtzer, G. (2008). Modern Sosyoloji Kuramları (H. Hülür, Çev.; 7. Baskı). Deki Yayınları.

Smith, P., & Riley, A. (2016). Kültürel Kurama Giriş (S. Güzelsarı & İ. Gündoğdu, Çev.; 1.Baskı). Dipnot Yayınları.

Wallace, R., & Wolf, A. (2012). Çağdaş Sosyoloji Kuramları Klasik Geleneğin Geliştirilmesi (4.Baskı; L. Elburuz & R. Ayas, Çev.). Ankara: Doğubatı Yayınları.

Yurdakul, H. (2019). Damgalama ve Çerçeveleme Boyutlarıyla Yazılı Basında Suriyeli Göçmenler [Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi]. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi.