George Gerbner’in Yetiştirme Kuramı
Yazanlar: Cem Yaşın & Can Cengiz
Seslendiren: Bilimser Yağmur Demirel
Yetiştirme kuramı George Gerbner’in kültürel göstergeler temelinde televizyon etkileri ile ilgili araştırmalarının sonucunda oluşmuş ve pek çok çalışma ve araştırmayı temellendirmiş bir kuramdır. İlk dönem güçlü etki kuramlarının aksine uzun dönemde kitle iletişim araçlarının etkilerini kabul eder. Gündem belirleme yaklaşımının kitle iletişim araçlarının insanların ne hakkında düşüneceğini belirlediği varsayımına karşı uzun dönem etkinin insanların nasıl düşüneceğini belirlediğini varsayımına dayanır.
“Kuram birbiri ile ilişkili iki şeyi varsayar: (1) belirli kitle iletişim araçları özellikle televizyon insanların gerçeklik algısını yetiştirir (cultivate) ve (2) bu kitle iletişim araçları mevcut değerleri yetiştiren muhafazakar bir toplumsal işleve sahiptir.” (Birk-Urovitz ve Birk-Urovitz, 2013: 206)
Yetiştirme (cultication) kuramı, “1960’larda Annenberg Okulu içinde George Gerbner tarafından başlatılan bir araştırma programı olan Kültürel Göstergeler projesi içinde gelişmiştir” (Shanahan, 2009a: 253). Annenberg Okulu, Pennsylvania Üniversitesine bağlı bir iletişim Fakültesidir. İsmini Amerika Birleşik Devletleri’nin İngiltere büyük elçisi Walter Annenberg’den almaktadır. Okulun dekanlığını 1959 ile 1963 yılları arasında yürüten edebiyat eleştirmeni Gilbert Seldes’ın ardından, George Gerbner fakültenin ikinci dekanı olmuştur. Macar kökenli bir akademisyen olan Gerbner, Annenberg İletişim Okulunun 1964 yılında dekanı olmuş ve 1989 yılına kadar 25 yıl dekanlık görevini sürdürmüştür. Gerbner, 1968 yılında Kültürel Göstergeler projesini hayata geçirir. Proje uzun süreli bir proje olmuştur. Gerbner, projede akademisyen arkadaşları Larry Gross, Michael Morgan ve Nancy Signorielli ile işbirliği yapmıştır. Araştırmacıların bakış açısı ile “Gerbner, mevcut ekonomik göstergelerin (gayri safi milli hasıla gibi) veya mevcut sosyolojik göstergelerin (suç oranı gibi) tamamlayıcısı olarak kültür göstergeleri geliştirme arayışındaydı” (Shanahan, 2009b: 262)
Taylan’a (2011) göre “1967 – 1968 yılları arasında “Şiddeti Önleme ve Nedenleri Üzerine Ulusal Komisyonu’nda” (National Commission on the Causes and Prevention of Violence) Amerikan toplumunda artan şiddet olaylarının televizyon ile olan bağını araştırmayı merkeze alarak yürüttüğü kapsamlı projeye “Kültürel Göstergeler Projesi” adı verilmiştir (Taylan, 2011: 48). Kültürel göstergeler projesi, John F. Kennedy’nin öldürülmesinden sonra 36. Amerika Birleişik Devletleri Başkanı olan Lyndon B. Johnson’ın kurduğu ’Şiddeti Önleme ve Nedenleri Üzerine Ulusal Komisyon’u (National Commission on the Causes and Prevention of Violence) bünyesinde oluşmuştu. Araştırma 1967-68 yıllarında, televizyon dramalarında şiddet araştırması ile başlamış ve Sağlık Bakanlığına bağlı Televizyon ve Toplumsal Davranış için Bilimsel Danışma Komitesinin finansmanı ile devam etmiştir.
Smith’in (2000:11) ifadesi ile “yetiştirme analizi, 1967 yılından bu yana icra edilen Kültürel Göstergeler (Cultural Indicators) isimli daha geniş bir araştırma projesinin parçasıdır. Bu araştırma birbiri ile ilintili iki bölümden oluşur: (1) mesaj sistem analizi – yıl boyu hafta içi için primetime, hafta sonu drama programlarının içeriklerinin çalışılması ve (2) Yetiştirme analizi – televizyon izlemenin, farklı izleme grupları içerisinde yetiştirme eğiliminde olduğu toplumsal gerçeğin kavramsallaştırmasını belirlemek” (Gerbner, Gross, Signorielli, & Morgan, 1986: 1-3; Aktaran: Smith, 2000: 1). Ömer Özer’in (2005: 76) aktardığına göre “Kültürel Göstergeler Projesi, üç bileşene dayanmaktadır. Birinci bileşen, Kurumsal Süreç Çözümlemesidir (Institutional Process Analysis). İkincisi olan Mesaj Sistem Çözümlemesiyle (Message System Analysis), hafta içi en çok izlenen zamanda ve hafta sonu gündüz yayınlanan televizyon programlarının içeriğinin çözümlemesi yapılmaktadır. Üçüncü sırada yer alan Yetiştirme Çözümlemesiyle (Cultivation Analysis) ise farklı izleyici gruplarının, televizyon izlemeyle ilişkili olarak sosyal gerçeklik kavramlaştırmaları belirlenmektedir” (Signorielli, 1993: 318; Aktaran: Özer, 2005: 76).
Kültürel göstergeler ile ilgili çalışmaların bulguları bir çok resmi raporda yer almasının yanında akademik metinlere de dönüşerek Yetiştirme Kuramını akademik tartışmalara açmıştır. Bu çalışmaların ilklerinden biri de, 1976 yılında yayınlanan George Gerbner ve Larry Gross’un ‘Televizyonla Yaşamak: Şiddetin Profili’ (Living with television: The violence profile) başlıklı çalışmadır. Bu çalışmada Gerbner ve Gross (1976: 176), kitle iletişim araçlarının madun gruplar arasında huzursuzluğu artıracak kurgusal imgelerin yayılmasını kolaylaştırdığını belirtiler. Gerbner ve Gross’a (1976: 176) göre, 19. yüzyılda gazeteler, edebiyat ve tiyatro, alt sınıflar için karşıt yaklaşımları mümkün kılarken, sanayi düzeninin kültürel yapısının temel işlevi, yönetimi meşrulaştırmaktır. “Oyunun kuralları ve sitemin amaçladığı ahlak, sembolik şiddetin dramatik hikayeleri tarafından canlandırılmaktadır. Verilen dersler genellikle etkilidir ve nadir olarak sosyal düzen tehdit edilir. Sistem bir mesajdır ve siyasetçilerin söylediği gibi, sistem çalışmaktadır. ”(Gerbner ve Gross, 1976: 176)
Sembolik dünyada gerçek yaşamdan daha fazla şiddet bulunabilir. Gerçeğin daha yoğun sunumu, izleyicinin zihnindeki dünya tahayyülünün gerçek dünyadan daha yoğun algılanmasına ve dış dünyaya karşı güvensizlik ve korkuya sebep olur. Geleneksel kabul, şiddet içeriğinin izleyici kitlede agresif davranışları teşvik edeceğidir. Ama Gerbner ve Gross, korkunun geleneksel toplumsal kontrol aracı olarak agresif etkilerden daha fazla belirginleştiğini savunurlar.
Gerbner, çözümlemesinde televizyon seyircisini üç kategoriye ayırır. Bunlar, az seyreden (light) izleyiciler, orta düzey izleyiciler ve çok seyreden (heavy) izleyicilerdir. Araştırmalar, televizyon etkisini, televizyon izleme gibi davranış değişkenleri ile kıyaslamanın yanında toplumsal cinsiyet, sınıf, etnik köken gibi farklılıklara göre karşılaştırır. Günde dört saat ve üzeri televizyon izleyen ağır seyirciler dünyayı daha güvensiz bir yer olarak algılamışlardır. Gerbner ve arkadaşları, Acımasız Dünya Sendromu’nu (Mean World Syndrome); bireylerarası güvensizliği, mağdur edilme duygusunu, toplumdaki şiddet miktarının abartılmasını ifade etmek için kullanırlar (Morgan, 2008: 1091;Aktaran: Taylan, 2011: 42).
Gerbner’in kuramının temel varsayımlarının başında televizyonun diğer kitle iletişim araçlarından ayrıştığı yer almaktadır. Gerbner için “Televizyon, hikaye anlatımının merkezinde yer alır. Diziler, reklamlar, haberler ve diğer programlar birbiri ile bağlantılı bir sistem içinde bir araya gelmekte ve mesajlar her eve girmektedir” (Gerbner, 1998a: 178). Gerbner için televizyon, temel eğilimlerin yetiştirildiği en önemli kaynaktır. Televizyonun toplumsal norm ve değerlerin yetiştirildiği temel kaynak olması, hikaye anlatıcılığı işlevi ile ilişkilidir.
Gerbne,r anlatılan hikayeler ile kurulmuş bir dünyada yaşadığımızı ifade etmektedir. “Bizim kültürel çevremizi canlandıran hikayeler birbirinden ayrılmış ama ilişkili üç işleve sahiptir. Bu üç işlev (1) şeylerin nasıl çalıştığını ortaya çıkarmak, (2) onların ne olduğunu açıklamak ve (3) onlarla ne yapıldığını bize söylemektir ” (Gerbner, 1998b: 75) . Gerbner’e göre bu işlevlerden ilki, insan algısını oluşturan blokları inşa eder. İkincisi, şeylerin ne olduğunu gösterir. Üçüncü grupta yer alan ne yapmamızı söyleyen işlev ise değer ve tercihlerden oluşmaktadır.
Yetiştirme (cultivate) kuramının temel varsayımlarından biri, yaşadığımız kültürel çevreyi oluşturan hikaye anlatımlarında televizyonun belirleyici rolüdür. Gerbner, televizyon dizileri, haberler ve reklamlardan oluşan içeriğin Latin kökenli Amerikalılar, siyahiler, alt sınıflar ve kadınlardan oluşan madun grupların temsillerinin gerçekle orantısız olarak şiddet mağduru veya fail olarak gösterildiklerini, topluma ekilen korku tohumlarını,n toplumsal yaşamın kurallarını belirlediğini gözlemler. Televizyon, anlattığı hikayeler ile toplumun kültürel ana damarını teşkil etmektedir. Bu yönü ile eleştirel kuram ve Frankfurt Okuluna yaklaşır. Tehditler ve cezaların abartılı anlatımı, madun gruplar için düzenin sınırını çizer. Televizyonun ektiği anlatı tohumları, sistemi ayakta tutan değer sistemini yetiştirir.
Kaynakça
Birk-Urovitz, A. ve Birk-Urovitz, E. (2013). Cultivation theory. M.Denis (Ed.), Encyclopedia of media and communication (s.206-207) içinde. Toronto: University of Toronto Press.
Gerbner, G. (1998a). “Cultivation Analysis: An Overview.” Mass Communication and Society 1(3-4): 175-194.
Gerbner, G. (1998b). “The stories we tell and the stories we sell.” The Journal of International Communication 5(1-2): 75-82.
Gerbner, G., & Gross, L., (1976). Living with television: The violence profile. Journal of Communication. 26 (21). 173-199.
Gerbner, G., Gross, L., Morgan, M. & Signorielli, N. (1986). Living with television: The dynamics of the cultivation process. In J. Bryant & D. Zillmann (Eds.), Perspectives on media effects (pp. 17-40). Hillsdale, NJ: Lawrence Erlbaum.
Özer, Ö. (2005). Yetiştirme Kuramı: Televizyonla Yaşamanın İdeolojik Kültürel Sonuçlarına Yönelik Yapılan Araştırma, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 5, No: 1, Eskişehir.
Shanahan, J. (2009). Cultivation theory, S. W. Littlejohn ve, K. A. Foss (ed.) Encyclopedia of communication theory. (s.253-257) içinde. Los Angeles, Calif: Sage.
Shanahan, J. (2009). Cultural Indicators, S. W. Littlejohn ve, K. A. Foss (ed.) Encyclopedia of communication theory. (s.262-265) içinde. Los Angeles, Calif: Sage.
Taylan, H.H. (2011). Televizyon programlarındaki şiddetin yetiştirme etkisi: konya lise öğrencileri üzerine bir araştırma, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayınlanmamış doktora tezi.