Jean Baudrillard’ın Simülasyon Kavramı
Yazarlar: Himmet Hülür & Hamit Ölçer
Fransız düşünür Jean Baudrillard’ın simülasyon kavramı günümüz dünyasında söz konusu gerçekliğin bizatihi kendisinin değil onun kopyalarıyla yer değiştirdiğine ve böylece yaşadığımız evrenin bir Disneyland’a dönüştüğüne dikkat çekmektedir. Günümüz dünyası yeniden üretim ve tüketimin dünyasıdır ve bu dünyayı simülasyonlar ve simülakrlar kuşatmaktadır; gerçekliğin yerine simülasyonlar geçmiştir ve ilişkide olduğumuz nesneler ise birer simülakrdır. Jean Baudrillard’ın simülasyon tezi ile böylece özellikle günümüz dünyasının kitle iletişim ve endüstriyel tüketim sisteminin dayandığı doğruluk anlayışlarına ilişkin radikal şüpheci bir perspektif çizdiğini söyleyebiliriz.
Jean Baudrillard temelde hakikatin yitimi üzerine tezler ileri sürmüştür. Ona göre günümüzde gerçeklik bundan böyle minyatürleşmiş hücreler, matrisler, hafızalar ve komut modelleri yoluyla üretilmektedir. Böylece sonsuz sayıda bir yeniden üretim mümkün hale gelebilmektedir. Artık rasyonel bağlamda bir gerçekliğe ihtiyacımız yoktur; zira gerçek, ideal olanla veya negatif süreçlerle başa çıkabilecek bir konum arz etmemektedir. Çünkü gerçeğin kendisi artık işlemsel bir prosedür halini almıştır. Bu bakımdan gerçek, bir daha asla geri dönmeyecektir (Baudrillard, 2003, s. 16-17).
Günümüz dünyası artık bildiğimiz gerçekliğin değil onun yerine geçen simülasyonların dünyasıdır. Bundan böyle “Bir köken ya da bir gerçeklikten yoksun gerçeğin modeller aracılığıyla türetilmesine hipergerçek yani simülasyon denilmektedir… yani gerçeğin yerini alan simülakrlardan söz etmek gerekecektir” (Baudrillard, 2003, s. 15-16).
Baudrillard’ın simülasyon tezi ile gündeme getirdiği gerçeklik yitimi temelde Batı’nın akılcı düşüncesinin iyimserliği altında şekillenen “doğru”dan söz etmemizin artık mümkün olmadığı savı üzerine oturmaktadır. Baudrillard’ın simülasyon teorisi bu anlamda bir anti-epistemoloji olarak söz konusu Batı rasyonalizmine ve onun doğruluk bilgisi ile batıl inanç arasında yaptığı ayrımın köklerine ilişkin bir karşı çıkışı, bir eleştiriyi ifade etmektedir (Güzel, 2015, s. 66).
Baudrillard, düşüncelerini ortaya koyarken temele aldığı parametreleri modernlikten postmodernliğe geçiş üzerinde şekillendirir. Bu bağlamda kendileri dışında hiçbir gerçekliği olmayan taklitçelerden (simulacra) kurulu bir dünyayı betimler. Simulakrların birincisi erken modern dönem, ikincisi modern dönem, üçüncüsü ise postmodern dönemdir (Sarup, 2017, s. 230). Gerçekliğin yerini tümüyle simülakrlara bıraktığı postmodern dönem, anlam ve doğruluk arama çabalarının sona erişini ifade etmektedir.
Baudrillard’a göre, göstergelerin konumu dört temel evrede gelişmiştir. İlk evrede gerçekliğin dışavurumu olarak göstergeler, kelimeler ve imgelerin gelişimini içerir. İkinci evrede, göstergeler hakikati süsleyip abartmaya veya çarpıtmaya yönelir ancak hala göstergeler gerçeği yansıtmaya devam ederler. Üçüncü ve dördüncü evrelerde ise göstergeler ve simülasyonlar gerçeğin yerini alır (Slattery, 2010, s. 471).
Baudrillard, günümüz dünyasında bolca yeni anlamların, değerlerin ve hakikatlerin üretildiğine işaret eder.Bu bakımdan Baudrillard, enformasyonun gitgide çoğalmasına karşın“anlamın daha azaldığı bir evrende yaşamakta olduğumuzu dile getirir… Yaşamımızın hemen her ânında rengârenk imgelerle süslü son derece ağır bir enformasyon bombardımanı altındayız” (Sarup, 2017, s. 232). Söz konusu olan şey, gerçeğin yerine ‘yeni-gerçek’in geçmesidir. Bu, gündelik yaşamın her alanında, matematiksel işlemlerle ilgili olan bilimler ile sibernetiğin üzerinde çalıştığı ‘simülasyon modelleri’nin imgesinde gerçekleşen sınırsız bir simülasyon sürecidir. Gerçeğin nitelikleri ve unsurları bileşim halinde bir model imal edilmiş olmaktadır (Baudrillard, 2015. S. 160).
Üretimden çok yeniden-üretim ve tüketimin, nesnelerden çok imajların geçerli olduğu bu göstergeler dünyası enformasyon teknolojilerinin gelişimiyle birlikte artık yepyeni bir evreye girmiştir. “Endüstriyel üretimde, nesnelerin değiş tokuşunda, fiziksel güç ilişkilerinde, doğrudan iletişimde temellenen eski modern düzenin yerini günümüzde medyanın, enformasyonun, iletişim araçları ile göstergelerin yeni postmodern düzeni almıştır” (Sarup, 2017, s. 235).
Simülasyonun egemenliği aynı zamanda toplumsalın da sonunu getirmiştir. Bu açıdan Baudrillard dikkatini, “üretimin değil ‘medya, sibernetik modeller ve kumanda sistemleri, bilgisayarlar, enformasyon işleme, eğlence ve bilgi endüstrileri ve benzeri’nin egemenliği altında bulunan çağdaş toplumun çözümlenişine yöneltti… Artık neyin gerçek olduğunu söyleyemeyiz; göstergeler ve gerçeklik arasındaki ayrım şiddetle içeriye doğru çökmüştür” (Ritzer, 2013, s. 638).
Simülasyonlar dünyasında örneğin haberler, imajların imajlarının imajları olarak nihai hiper-gerçeklik biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda hiper-gerçeklik, gerçeklik ile yanılsama, temsil, kopya arasındaki ayrımın tümüyle kaybolması ve bulanıklaşmasını ifade etmektedir (Sarup, 2017, s. 233). Bu durum en temelde gösteren ile gösterilen arasındaki konvansiyonel ilişkinin artık geçersiz olması demektir. Gösterenler, gösterilenden bağımsız bir biçime kavuşmaktadır.
Simülasyonların kendisi kadar dile getirdiklerinin de anlamdan yoksun olduğunu söyleyebiliriz. Baudrillard için simülasyonlar dilbilgisi için olduğu kadar toplumun da kurucusu durumundadır (Burnett, 2004, s. 43). Daha özel olarak, Sarup’un (2017, s. 232) ifadesiyle ağır enformasyon bombardımanıyla birlikte imgeler sadece birer gösteren haline gelir, bunun dışında herhangi bir karşılığı ve anlamı içermez.
Baudrillard için Disneyland öncelikle bir simülasyonlar dünyasıdır. Öte yandan daha özel anlamda Disneyland, Amerika’yı ve onun ulusunun çelişkili duygularını kapsar ve metal kutuda nihai bir yalnızlığı ifade eder. Bu anlamda Disneyland, simülasyon evresinin üçüncü evresine denk düşen söz konusu gerçekliğin yerini tamamen kopyalarına bıraktığı bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır (Sichler, 2010, s. 50).
Jean Baudrillard’ın simülasyon kavramının temel önemi, imgenin, göstergenin, temsilin veya kopyanın gerçekliğin yerine geçmesinin altını çizmesidir. Gerçeğin sonsuz sayıda yeniden üretilmesi, gerçeği ortadan kaldırmaktadır. Böylece imgeler birer araç olmaktan çıkıp kendi bağımsız varlıklarını kazanarak insan hayatının her alanını kuşatmaktadır. Bu anlamda, bilginin ve doğruluğun tekabül ettiği gerçekliğin yitimi, birey ve toplum hayatından imgelerin, yeniden üretilenlerin, kopyaların ve taklitçelerin belirleyici hale gelmesidir.
Kaynakça
Baudrillard, Jean (2003). Simülakrlar ve Simülasyon (Çev: Oğuz Adanır). Ankara: Doğu Batı Yayınları.
Baudrillard, Jean (2015). Tüketim Toplumu (Çev: Alâeddin Şenel).İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Burnett, Ron (2004). RustSimulatingDecay.Interactive Educational Multimedia, 8, s. 39-47.
Güzel, Mehmet (2015). Gerçeklik İlkesinin Yitimi: Baudrillard’ın Simülasyon Teorisinin Temel Kavramları. FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), 19, s. 65-84.
Ritzer, George (2013). Sosyoloji Kuramları (Çev: Himmet Hülür). Ankara: Deki Yayınları.
Sarup, Madan (2017). Postyapısalcılık ve Postmodernizm (Çev: Abdülbaki Güçlü). Ankara: Pharmakon Yayınları.
Sichler, Karen (2010). Post Queerness: HyperrealGenderandtheEnd of theQuestforOrigins.Post Identity, 30(2), s. 46-56
Slattery, Martin (2010). Sosyolojide Temel Fikirler (Çev: Özlem Balkız & Gülhan Demiriz & Hacer Harlak & Cevdet Özdemir & Şebnem Özkan & Ümit Tatlıcan). İstanbul: Sentez Yayıncılık.